Canalblog
Editer l'article Suivre ce blog Administration + Créer mon blog
Publicité
Littérature
Publicité
Archives
Littérature
Derniers commentaires
Littérature
Catégories
17 décembre 2013

HAYAT ZORDUR

doga-2

Kimi derki yaşam zordur. “Ekmek Aslan’ın ağzındandır.”

Evet mecazî anlamda ve günümüzün politikası doğrultusunda, ekmek Aslan’ın ağzındadır. Ama gerçekten yaşam denildiği gibi zor mudur? Hayır! Yaşamı zorlaştıran asıl zalim insanın kendisidir.  Bu Aslan da gerçek Aslan değil, kendilerini güçlü hayvana benzetenlerdir. Hani hayvanların en güçlüsü Alsan ya! İşte insanın hayvana özenmesinin asıl gerçek yüzü, bu söylemden gizlidir. İki ayaklı Aslanlar! Baskıcı, talancı ve zulümkâr bir zihniyete sahip olanlar! Sonuçta hayat, hem güzel hem de basit ve sadedir. Ama zorlaştıran kim? Bir avuç zalim. O halde her şeyin başı kötü insandır. Yaşamı zorlaştıran bir avuç kendini tanımaz nefisçi hoyratçılardır. İşte bunlar murdardırlar. İnsan sınıfına asla lâyık olmayanlardır.

Yaşam, aslında kolaydır. Çünkü bu yaşam, doğanın kendisidir ki her türden canlıya eşitçe sunulmuş, hazırlanmış bir sofradır. Ama bu sofrayı kendi tapulu malı haline getirip zorlaştıranlar var. Suyun başını tutan bu bir avuç zalim, dünya halkının kaderini öylesine tehdit edip, kendi zevki uğruna çarçur edip durmaktadır.

Gelişi güzel kullandığımız sürekli deyim; “hayat zordur.”  Fakat insan, bu konuyu derince irdelediğinde bambaşka bir durumla, bir duvarla karşı karşıya gelir. Düşünürsün bir an! Gerçekten de yaşam denildiği kadar zor mu? Bu zorluklar nelerdir? Nerden gelir, ne zamandan beri vardır? Nasıl yaratıldı? Kimler bu zorluğu dayatıp insanın en temel yaşamına kastediyor? Nerden gelir, kimlerden kaynaklanır? Neden kaynaklanır, gibi sorular daha da çoğaltılabilir. Soru dönüp dolaşıp gelir orta yerde önüne dikilir: İNSAN!

Peki insan dışında bir yaşam söz konusu mu? Evet. Nerde? Doğa’da. İnsandan başka canlı yok mu? Var!  ve her yerde, evrende bile! Ot, hayvan ve her türden bitki ve canlı yaşam...  toprak, su, hava, ateş vs... bu hep yaşamdır.  İnsanın ortak yaşam portalı doğadır. O halde bütün canlının yaşamı doğaya bağlıdır. Yaşam zordur denildiği an, insan hegemonyası akla gelir. Yani yaşamı kısıtlayan bir gücün olduğu anlaşılır. Yoksa yaşam zaten doğanın sunduğu bir sofradır. Herkesin bu sofrada yiyecek kadar bir ihtiyacı vardır. Ama insan denilen canavar, bu eşitliği kendi bireysel egosu doğrultusunda hoyratca kullanıyor. İsrafçı davranıp doğayı kirletiyor. Peki neden eşitlikten bahsedildiğinde, kimi der ki eşitliğin sağlanması imkânsızdır. Hayır! Eşitlik imkânsız gibi görünse de, asıl imkân eşitliği doğadır, insan değil. İşte her birey, bu alanı görmeli bence. İmkânlar dahilinde, ihtiyaçlar dahilinde eşitlik doğadadır. Fakat toplumsal ve sosyal yapılar sözkonusu olduğunda, (nüfus artışı) demografik olarak bu eşitlik yerle bir olup gider. İnsan veya canlı alem, doğanın bir parçasıdır. Onu tamamlayan da doğa ve evrendir. Kim kimi aldatıyor bu saatten sonra! Kardeşlikse, doğadaki sofrada herkes eşitçe kardeşçe bölüşmeli ve karşılanmalıdır. Bir başkası gelip bir diğerinin sofrasına göz dikmemeli ve hakkı da yoktur. Kimse kalkıp herhangi bir yerdeki nehirin, suyun, ırmağın, çayın, derenin, pınarın gözesini kurutmayı, önünü kapatmaya, o yöredeki insanların doğasını altüst etmeye hakkı yoktur ve olmamalıdır. Yok ben burayı gücümle aldım veya alacağım, yok deniz benim, güneş benim, toprak benim, yeryüzü benim, gökyüzü benim, hava benim, kara benim, denildiği an, orda en canavar kişinin bile kendi haddini bilmesi gerekmektedir. Koca bir dünyanın nefes alıp vermesi, sadece bir canavara bağlı bir göbek kordunu değil ve olamaz.

Her şey, doğada bulunan her şey, tüm canlı alemin ortak malıdır.  Bu malda, bu sofrada herkesin faydalanma hakkı vardır. Kimse asla bu hakkı kendi özel mülkiyeti altına almamalıdır. Her birey ve her güzel insan, bunu kendisine klavuz etmelidir. Her şey, doğada bulunan her canlının yaşama hakkı için vardır. Her kim, bu yaşama hakkına kast ederse, en büyük ve tarifi edilmez ve bilinmez en geri bir mahlükattır, zalimdir, canavardır. Hayvan demiyeceğim. Hayvan en temiz bir varlıktır. Doğa kanununa göre ayak uydurmaktadır. Ama insan, yarattığı kanununa göre ayağını denk almamaktadır. Üstelik iki ayaklı canavarın, doğanın dengesiyle, kanunuyla oynaması, dünya halklarının yaşam hakkıyla oynayan bir avuç azınlık otlakçı, kanla beslenen burjuvazinin elinden zar ağlaması kabul edilir değil. Yaşamı zorlaştıran her türlü insanlık dışı girişime başkaldırmak herkes için bir haktır. Zorbalık, yasa ve kâr üzerinden kendini üstün gören zavallıların, artık bunu anlamaları gerekir. Kanunla, zorbalıkla, her türlü insanlıktan uzak yönetim biçimleri, insanlığın gelişimi önünde engel olmuş ve “hayat zordur” deyimiyle toplumlar terbiye edilip köleleştirmek istenmiştir. Aslında bütün hikâye budur. Yok düzen olmazsa, insan insanı yermiş, yok bilmem bir arada yaşanmaz gibi lafların zamanı da değildir.

Bırakın savaşları, insanlığa yönelik daha güzel şeyler yapın. Bırakın insanlığı imha edici zararlı buluşları, insanlık için insanlığın hizmetine girin. Böyle söyleyince bazılarının tikleri hemen tutar. Ya bu insan nerde yaşıyor diye!

Ha öyle mi? hayatın kolay yollarını mı gösteriyorum insanlığa?  İşinize gelmez tabii ki! Sizi gidi soytarı insan müsveddeleri! Devlet, önüne yasasıyla çıktığı zaman, onun karşısına dikil de ki; müsvedde sen de bir kulsun, benden ne farkın var ne de bir üstünlüğün var. De ki ona; senin hakkın yoktur, benim oğlumu üstüme yürütüp imha etmeye, kardeşini öldürmeye. Ondan hesap sor bakalım. Oğlumu polis yaparsın, asker yaparsın, özel korucu yaparsın üstüme salarsın öyle mi? Ondan sonra başıma devlet kesilirsin. Ben de seni istediğim gibi devlet yaparım. Peki senin ayrıcalığın nedir? Üstünlüğün nedir? Neden yaşamı zorlaştırıyorsun? Seni kim o tahta getirip oturttu? Yakasına yapışakcaksın. Çünkü asıl hakk sensin, yaşam da sensin. Sen bir insansın insan! Senin yaşamını zorlaştıran, senin eşitçe yaşamını eşitsiz kılan, başına tac ettiğin güçtür. O halde onu alaşağı etmek de senin iradenle olur ancak.

Hayat zordur. .. Evet evet... ekmek Aslan’ın ağzındadır... evet evet...

Aslan belli zaten...

Bunun başka mecazî anlamı olur mu? Her şey gayet aleni...

O halde hayatını garantiye alman için, kolaylaştırman için, rahat ve huzura kavuşmak için her türlü hakkına sahip çık. Doğana sahip çık, soluduğun havana sahip çık. İçtiğin suyuna, ektiğin toprağına sahip çık. Bu senin en doğal hakkındır.

Toplumlar arasında oluşan eşitsizlik, ancak emperyalizm yıkıldıktan sonra yerini eşitliğe bırakır ki bu da, insanın doğa kaşısında edindiği şartlardır. Yani doğa şartıyla karşı karşıya gelir. Herkesin eşitçe doğada faydalanma hakkını elde etmesi olayı, baz olarak alınmalıdır.

Anlam adına, doğa üzerindeki hakimiyet kırıldıktan sonra, üretim araçları üzerindeki hakimiyet de azalır. Tersi de söz konusu olabilir.  

 

Hasan DAL

(Edebiyatca- 16 Kasım 2013)

Publicité
Publicité
Commentaires
Publicité