Canalblog
Editer l'article Suivre ce blog Administration + Créer mon blog
Publicité
Littérature
Publicité
Archives
Littérature
Derniers commentaires
Littérature
Catégories
2 février 2014

DERSİM'DE SOL VE SOSYALİST HAREKET

 

adak agaci

          Eskiden halkın kültürüyle oynamayın denildiğinde her devrimcinin (!) edebiyatı güçlüydü ve damga hemen hazırdı: Karşı-devrimci! Sözde materyalistler eskiden Dersim'de Xızır'ı bile akıllarına getirmiyorlardı. Bunların Xızır'ı nasıl olmuştuysa, bir anda Marksizm ve Leninizme dönüşmüştü! Xızır ve Dersim'in ulu evliyaları, bir anda uçuşup gitmişlerdi. Halbuki her şey yine yerinde duruyordu. Ama kör felsefe gözleri kör etmişti artık. Bunlar, yaşadıkları toprağında yabancılaşıp adeta kendi atalarının celladı olmuşlardı! Halbuki Dersim halkının öz felsefesi, diyalektiğin ta kendisiydi ve her şeyi doğaydı, hareketlilikti, aydı, güneşti, suydu, topraktı, havaydı ve dünyaydı. Ama kimsenin bu gibi fesefeden haberi yoktu. Her şeye feodal kalıntı deyip geçiştirirlerdi. Feodal kalıntıyı (!) feodal davranışla hallediyorlardı. Feodalizme karşı çıkayım derken feodalizmin gerisine düşerlerdi. Xızır'a çağıranları, aya, berrak suya, yeri ısıtan ve ışıtan güneşe dua edenleri hep aşağılayıp hor görürlerdi. Üstelik kendi pirlerine ve dedelerine dil uzatacak kadar cahillerdi. Devletin zulmü yetmezmiş gibi materyalizmi her öğrenen Dersim genci ve kızı, bir anda kendini kaybedip atalarına karşı her türlü hakareti yapıp sanki büyük bir hünermiş gibi  gururlanırlardı. Bu yöntemle kendilerini ilerici göstermeye çalışıyorlardı. Özellikle genç kızlar, güzelim geleneksel şalvarı kaldırıp yerine modern diye Amerikan bez parçası olan kot pantalonuyla ilericilik havasına girerlerdi. Bunların geliştirdikleri bu tavır ve hareketleriyle, devlete hizmet ettiklerini bilmiyorlardı. Tüm bu gibi çirkefliklerle Dersim toprağında boy verip filizlenen eski kaddim toplumun kültürüyle oynayıp bertaraf eden, kendi atasını konuşturup bilgi alma yerine, kendi kültürüne hakaret edip atasını da yerden yere vuruyorlardı. Tabi bazı kendini bilmezler de buna har an alkış tutup olayı daha da körüklüyorlardı. Sabah el yüzünü yıkayan eski nesil, aya, güneşe ve kutsal insanlara dua ettikleri zaman hep gülerek alaya alırlardı. O zamanlar unutulmadı ve hafızalarda kayıtlıdır. Annesinin üzerine ateşi döküp yakmaya çalışanlar, babasına ve kardeşlerine hakaret edenler, hep ilericilik adına yapılıyordu. Devrimcilik gölgesi altında aşiretçiliği oynayıp devletin tuzağına düşenler de az değildi. Elbetteki bu tür davranışlarla çok eksiklikler ve hatalar oldu. Özellikle binbir çeşit sol fraksiyonu, bu alana getirip cirit atmasına göz yuman bir devletin tuzağına bu kadar mı düşülecekti? Bu hata Türkiye'nin genelinden de mevcuttu.

Şimdi de kapağı Avrupa'ya atanlar, çeşitli Web sayfalarında "ya Xızır "deyip günah çıkarıp kendilerini temize çıkarmaya çalışıyorlar ama iş nafile! Artık "ya Xızır" deyip sözde naifliğini göstermeye ve başkasını etkileme afsunluğu da para etmiyor. O Xızır ki gün gelir herkesin hakkında nasıl geleceğini çok iyi bilir. Kalkıp en kaddim ve en eski bir kültü yerle bir ederek egemenin hizmetine girip devrimcilik adına kendi kültünü yıpratıp, sonra eyvah ben ne yaptım demek de para etmez! Bugün acı gerçekler çomak gibi, şiş gibi bunların gözlerine sokul du mu, çılgına gelip tehditler savururlar. Ama maalesef eski devran bitti. O eskidendi! Herkesin gözünü edebiyat yapmakla, binbir takla atmakla kendilerini kurtarabiliyorlardı. Ama bugün artık o eski günler değil. Halk gerçekleri yaşadıkça bunların çıplak maskelerini görmektedir. Kendini bilen ve halkla iç içe yaşayan bilir. Bir toplumun bu kadar çok hızlı bir şekilde dönüşüme uğramasının nedenlerini net olarak hazmedemiyenler, çok çabuk hezimete uğrarlar ne yazık ki! Ondan sonra hayallerinde Don Kişot vari sürekli yel değirmenlerine saldırırlar. Keşke gerçek Don Kişot kadar olabilselerdi!

          Bugün Dersim'in hali içler acısıdır. Ama kimse bu hali göremiyecek kadar kördür. Veyahut da görüyorlar ama görmemezlikten gelirler. Eski devrimci nesil (1968 ve 1978 kuşağı) Dersim'de alan araştırmasını yapmaya bile tenezzül etmedi. Teşvikler yapıldığı halde binbir hile ve taklalarla engellendi, yapanlar da çok kısıtlı ve hırgür içinde yaptılar. Fakat yeterli de olmadı.

         Dersim hakkında objektif bir tarih yapılmadı ve kaleme alınmadı. Bu alanda her şey tahrip olduktan sonra ve Avrupa'ya kapağı atanlar, şimdi kalkıp masa başında internet vasıtasıyla kes-yapıştır misalî eser çıkarmaya çalışıyorlar. Bu gibi eserlerin Dersim halkına ne kazandıracağı da meçhul? Adamın biri kalkmış Ali Kemali ve Nazmi Sevgen gibi devlet ajanlarının hazırladığı kitapları referans göstererek Dersim tarihini yerle bir ediyor. Öyleki inernet ağında aşiretçi weblerden geçilemiyor. Şimdi hakim sınıfın masasında beslenenler, hazırladıkları bilgi kirliliğiyle günümüzde eser diye ezilen halkın tarihiymiş gibi sunanlara ne denilir acaba? Bu gibi kişiliksiz insanlara ne denilir acaba? Ben ad bulamıyorum.  

          Hem sosyalist olacaksın, hem emperyal sistemi bölücülükle suçlayacaksın, üstelik kalkıp "Zazacılık" adıyla Dersim'i ikiye böleceksin. Böyle bir siyaset dünyanın neresinde görülmüştür. Neymiş; gelişen Kürd siyasetine göre ben de siyasetimi belirlerim deyip, aynı hatalar zincirini tekrarlamanın ne anlamı var? Yani emperyalizmin böl-parçala siyasetine alet olacaksın, öte yandan materyalist geçineceksin öyle mi? Kürdistan kurulursa, bizde Zazakistan devletini kurarız. Kur bakalım kurabilecek misin, yoksa elaleme yem mi olacaksın? Asırlardır Dersim halkı Kurmancıyla, Kırmanckiyle (Dımılî) iç içe yaşamış, sonra kendini bilmez biri kuyuya taş atıp Zaza deyimini türetmiş ve kendine akıllı diyenler de bu kuyunun başına üşüşüp kuyuyla uğraşıyor. Bir de ikiyüzlülük yapıp materyalist geçineceksiniz. Materyalistseniz, o zaman sıfatlarla uğraşınız nedir peki?

          Bugünkü siyasî litteratüre göre hareket edilirse, hiçkimse hatalar zincirinden kurtulamaz. Zaten günümüzün siyasî litteratürüne asıl egemen olan dil, yine egemenlere ait bir siyaset dilidir. Devrimci sınıf, kendi siyaset bilimini günlük yaşamda bile yerleştirmemiştir. Böyle bir gerçeklikle karşı karşıya olduğumuz halde, yine de sürekli kimileri hep üç maymunu oynayarak gençliği olmadık şeylerle zehirlemeye kalkışıyorlar. Egemen sınıfı eleştirip yerden yere vururken, öte yandan aynı hatayı yapmakla ancak kendilerini kandırabilirler. Emperyalizmi böl-parçala-yönet diye karalayıp eleştireceksin, öte yandan "Zazacılık" propagandasıyla bölücülük yapacaksın. Peki sen kime hizmet ediyorsun? Dersim gençliğinin dağınıklığı ve eski hataların kaynağının asıl püf noktası bu konuda odaklaşır. Bu hatalar zinciriyle Dersim gençliği nereye gidiyor?

          Egemen sınıfın Dersim halkının kültür dokusu hakkındaki tavrı nettir. Fakat sözde egemen sınıfa başkaldırmış görünüp, özde ise onun ekmeğine yağ sürmekle meşgul olanlar, bu alanda her türlü kılıklarla takla atıp ATA-DEDE VE OCAK'ları karalayıp, kültürünü imha edenler, bugün kalkıp kendilerini affetmek için utanmazca Dersim geleneğini kurtarmaya ve yaşatmaya çalışıp, bu yol ve yöntemle günah çıkarmaya çalışırlar. Bu saatten sonra sizleri kim ciddiye alır ki?

 

Hasan DAL

(Edebiyatca - 23 Ağustos 2012)

Publicité
Publicité
Commentaires
Publicité