Canalblog
Editer l'article Suivre ce blog Administration + Créer mon blog
Publicité
Littérature
Publicité
Archives
Littérature
Derniers commentaires
Littérature
Catégories
17 février 2013

TÜRKİYE'DE NELER OLUYOR?

 

16 subat 1969 kanli pazar

Kazaylan (!) ve kanunsuz olarak ABD'nin yardımıyla devletin başına AKP iktidara getirildi. Her nedense bu iki yıldır çeşitli milliyetlerden oluşan Türkiye halkının başına bela edilen AKP'nin başı olan bu bölücü ve gerici yobaz, durmadan nikâh şahitliği yaptığı çiftlere sürekli 3 çocuk yapmasını dayatıyor ve teşvik ettirici ücretler öneriyor. Akabinde bir anda bu gerici yobaz, hemen barış güvercini olmaya başladı! İnsanın, bu ne lahana bu ne turşu diyesi gelir!. Yok efendim "PKK isterse silahları yere gömer ve istediği yere gidip hayatını devam etirir." Akabinde Paris cinayeti sahneye koyuldu. Akabinde aynı bıçağın peyniri keser gibi PKK'nın eylemleri kesildi. Hiçbiri ne oluyoruz ya diyemiyor? Akabinde THKP-C eylemleri başladı. Ha demek ki bugüne kadar Apo'nun sayesinde Kürd nüfusu en aşağıya indirildi ve devlet istediği sonuca ulaştı. Yani açıkça Apo ve PKK'nın miadi doldu mu? sorusu akla gelir.

Evet! PKK, siyasi sahneye çıkmadan bir yıl önce, zamanın başbakanı Demirel de, Kürd nüfusunun patlamasından dem vurmuştu ve akabinde 12 Eylül darbesiyle birlikte PKK'nın siyasi sahneye çıkması gözlerden kaçmıyordu. Sonuçta istenilen oldu ve Apo da şesine çekildi. Kardeş Osman da evlilik yaparakşesine çekildi. Olan sadece gariban yoksul halk çocuklarına oldu. Ama eğer günümüzdeki PKK, devletin istediği doğrultuda hareket ederse, işte o zaman asıl Kürdler'in intiharı devreye girer. Bakalım görelim bu oyun nasıl bitecek? PKK'nın oynayacağı oyun da bu tarihten itibaren çok önemlidir.

Günümüzde sunî bir rüzgâr estirilmek isteniyor. Kamuoyu adeta hayal ve sunî deyimlerle oyalandırılıyor. Egemen kompradorlar diline dolamış "İmralı süreci" diye. Sözde Kürd partisi BDP de bu sürece dahildir. Ve kendini bilmezler de kendilerini bu havaya kaptırmışlar, her şey toz duman içinde... Irkçı MHP aynı dozda devam ediyor. CHP zaten eski tas eski tarak! Düzen partilerinin hepsi de aynı müziği çalıyor. BDP'si bile gerçekleri açığa çıkarmaktan acizdir!. Hiçbir Allah'ın kulu gerçeği dillendiremiyor ve kamuoyunu hep oyalayıp duruyor. Zavallı yoksul halk sanki kurbanlık koyun, özellikle Kürd halkı adeta özel kurbanlık koyun olarak seçilmiştir.

İyi güzel barışın gelmesini kim istemez ki! Ama böyle içi hile, alavere, dalavere, katakulla ve her çeşit oyun oldu mu? akan suların durması gerekir. "İmralı süreci" denilip duruluyor, peki sağda solda ne idüğü belirsiz kişileri getirip Hatay yayla dağına yerleştirilen insan celladı grupları neden ordan sürülmüyor? Bu kukla iktidar neyin peşindedir? Kiminle dans ediyor? Bu halk, bu iktidar partisine oy verdi ki ülkeye huzur getirsin, savaş getirsin diye değil, huzur bozmak için oy verip başlarına boşuna taç etmedi. Bu halk cahil de değil. Bir yandan Nusra, El Kaide ve Müslüman Kardeşler gibi eli kanlı faşist örgütleri getirip Suriye'nin burnu dibine yerleştirerek Suriye'ye karşı kışkırtılacak ve her türlü lojistik, maddi ve manvi yardım verilecek, hatta ölenleri de şehit kapsamına koyup maaşa bağlayacak, öte yandan bu eli kanlı cellatların vurdukları da bir hiç uğruna öbür dünyayı boylayacak öyle mi? Bu hangi insanın vicdanına sığar?

Bu bölücü ve dinci hokkabaz, her ağzını açtığında bölücü teröristler kelimesini dillendirip durur. Diğer muhalefet partileri de aynı teraneyi tekrarlayıp durur. Peki Suriye'ye karşı, kendi toprağında besleyip silahlandırılan grupların başı da devlet ve bu gerici hokkabaz değil mi? Bu dinci yobaz ve hokkabaz kim oluyor? Asıl bu gerici ve dinci yobaz, bölücü terörist olmuyor mu? Asıl ırkçı bu devlet ve bu gerici yobaz olmuyor mu?

Türk devletinin savaş uçakları durmadan Diyarbakır'dan havalanıp kuzey Irak sınırını ihlal ederek topraklarını bombalayıp durur. Bahanesi de terörist PKK. İyi güzel de, peki sağda solda ne idüğü belirsiz kişileri toplayıp Suriye sınırına yakın yerde, hatta Hatay yayla dağında kamp kurup Nusra, El Kaide ve Müslüman Kardeşler gibi faşist örgütleri yerleştiren Türkiye devleti ve iktidarı değil mi? Bu cellatlar silahlı olarak sınırı geçip katliam yaptığı zaman, hem Türkiye hem de AKP partisi katliamlara ortak olmaz mı? Peki Suriye uçaksavarları, sınırı geçip kampa saldırdığı veya bombaladığı zaman neden hemen bu devlet ve iktidar tehditlere başvuruyor? Ama Suriye haklıdır, çünkü Türkiye kendi topraklarında terör gurupları canilerle işbirliği halindedir. Koca devlet kendi halkının gözleri içine baka baka çeşitli terör gruplarını getirip topraklarında barındırıp her türlü lojistik desteği sağlar. Beslenmesini üstlenir, bakımını üstlenir ve bu kesim terörist olmaz. Sunnî islam Din kardeşi olur! Ama ülkesindeki Kürdleri de sürekli terörist kapsamında görür. "Benim Kürd kardeşlerim, benim Türk kardeşlerim" teraneleri de dilinden eksik olmaz. Bu nasıl bir kardeşlikse bu da tartışmalıdır. Ama bu gerici yobazın ağzından benim Alevi kardeşlerim kelimesi asla çıkmamıştır. Çünkü bu bölücü dinci yobaz bir numaralı Alevi düşmanıdır. Türk silahlı kuvvetleri kendi ülkesindeki tehlikeyi görmez. Burnunun dibine getirip beslediği terörist Nusra, El Kaide ve Müslüman Kardeşler gibi faşist örgütlere de göz yumar, hatta silahlı eğitim verir. Şimdi bu devlet ve iktidar partisi AKP'yi bu haliyle kim ciddiye alabilir? Bu katil iktidar partisi, ilk önce başlattığı ve boğazını yırttığı çözüm süreci yerine, ülkesine getirdiği kendi ayarındaki katil ve faşist terör gruplarını defetmesi gerekir. Devlet Suriye'ye karşı suçludur. AKP suçludur, hem de Nusra, El Kaide ve Müslüman Kardeşler gibi eli kanlı faşist örgütleriyle el ele verdiği için suçludur. Ülkede ırkçılık yaptığı için, mezhep ayrımı yaptığı için suçludur. Hem de gırtlağına kadar suçludur. Suriye'deki Alevilere karşı örgütlediği sunnî cani Nusra, El Kaide ve Müslüman Kardeşler gibi eli kanlı faşist örgütlerle birlikte olduğu için suçludur.

Bu halk katili dinci yobaz, Hatay yayla dağında beslediğNusra, El Kaide ve Müslüman Kardeşler gibi eli kanlı faşist örgütleri hem besler hem Alevi katliamı yaptırır hem de insan geçinir öyle mi? PKK'yi bahane edip her gün Irak sınırını ihlal ederek yoksul Kürd halkını imha eder, Roboski'de yaptığı gibi, terör deyip kendini haklı göstermeye çalışır, öte yandan aynı şekilde kendisi Suriye'ye karşı aynı suçu işler. Kendi terörünü ve cellatlığını örter, başkasının da eleştirir. Canileri getirip Antakya halkının içine salar ve caniler orda her türlü cirit atacak, halka gözdağı verecek, Dinci hokkabaz kalkıp sonra örtbas edecek öyle mi? Yakın zamanda Suriye gümrük kapısında caniler elini kolunu sallayarak her türlü el yapımı bombalarla sınırı geçip "Allahu ekber" naralarıyla masum insanların katliamını yapacak ve dinci hokkabaz da Suriye'ye ver yansın edecek! Üstelik bu sınırdaki gümrük kapıları da devletin kontrolünde değil, tam aksine ordaki katil grupların kontrolündedir. Ondan sonra da bu devlet ciddi devlet sıfatını alacak! Beşar Esat, cani ve cellat olacak öyle mi? Yoksul halkın, bu devlete ve AKP'ye yakında soracak bir hesabı olacak. Bu iktidar, yoksul Türkiye halkına hesap verecek. Antakya ve Hatay halkına hesap verecek er veya geç. Gaziantep halkına hesap verecek. Urfa halkına hesap verecek. Açıkçası sınırdaki halka günü gelir hesap verecek. Dinci hokkabaz, ya bu katiller sürüsü tüm terörist grupları toprakta sürecek, ya da ilerde başına geleceklerden katlanacak. O sınırda meydana gelen her türlü katliam dinci hokkabaz'ın boynunda ilmik gibi asılı kalacaktır. Eskiden beri Suriye ile hiçbir problem yok iken Suriye'yi hedef almak ve düşman ilan etmek haksızcadır. Nato'nun ve emperyalist devletlerin kuklası olan Türkiye devleti ve piyon partisi AKP, Hatay yayla dağına yerleştirdiği bu caniler, bu insan cellatları, eğer yarın çeşitli milliyetlerden Türkiye halkına yönelirse, asıl sorumlusu devlet ve AKP olacak.

AKP, eğer Kürd halkının gerçek sorununu çözümden yanaysa (-ki asla çözümden yana olamaz, ancak emperyal devletlerin uşağı olur), Kürd halkına yönelik tüm baskıları ve hapisanelere tıktırdığı ilerici ve aydınları derhal serbest bırakmalıdır. Hatay toprağına yerleştirdiği tüm katil cellat grupları da Türkiye'de defetmelidir. Görelim bakalıAKP ve devlet ne kadar insanidir, ne kadar bu davada ciddidir! O zaman bunların ipliği pazara çıkar, o zaman bunların insanlığı test konusudur. Bunların ne kadar barışcı oldukları test konusudur. TSK da sınır ötesi bombardımanları durdurmalıdır. Devletin iktidar partisi AKP de ülkedeki tüm anti emperyalist kurum ve kuruluşlara karşı operasyonları durdurmalıdır. İşte barış veya demokrasi bu adımlarla ancak getirilir. Aksi taktirde AKP ve diğer düzen partileri de dahil tarihin çöplüğüne atılacağı gün yakındır. Çeşitli milliyetlerden ezilen Türkiye halkı, emperyalist savaşların kurbanı olmak zorunda değil ve hiçbir partinin de ezilen halkların kaderiyle oynamasına hakları yoktur. Devlet devletliğini bilmeli ki yurttaş da yurttaşlığını bilsin. Devlet, halkı kurbanlık koyun yerine koyup emperyalistlerin menfaatını keni halkının yaşamından ve menfaatından üstün tutarsa, burda o devletin hiçbir kıymeti de kalmaz. Ama unutulmamalıdır; her türden gerici ve burjuva sınıfı asla reform yapmaktan taraftar değildir, yapsa da yine kendi kanunlarını getirip yoksul halka dayatır. Örnek;Avrupa mahkemesi zorunlu din dersini kaldırdığı halde egemen sistem yine kendi bildiğinden okuyor.

Evet, herkes uzun soluklu bir savaşa hazırlıklı olmalıdır. Emperyalistlerin her an bir kaos ortamını yaratma olasalığına karşı örgütlenip hazırlıklı olmalıdır. Hiç kimse barışı kendi kapısında hazır beklemesin. Bu "İmralı süreci" deyimi, egemen sınıfın çirkin politikası olup gerici yobazın suratındaki sahte insanlık maskesini yırtın, ta ki gerçek vahşi yüzü ortaya çıkana kadar!.. Kürd halkı da kendi içindeki hainleri ve satılmışları, kapıkullarınıığa çıkarıp teşhir etmelidir. Kürd halkının ve ezilen tüm Türkiye halkının kurtuluşu birlik ve beraber olmasına bağlıdır. Emperyalist devletlerin ve ona bağlı yeminli gerici ve dinci yerli işbirlikçi uşakların, ezilen ve sömürülen Ortadoğu halklarının kaderiyle oynamasına hakkı yoktur. Ezilen ve sömürülen Ortadoğu halklarının kurtuluşu, ancak kendi kaderine kendilerinin sahip çıkmasıyla gerçekleşecektir.

Hasan DAL

(Edebiyatca- 16 Subat 2013)

Publicité
Publicité
Commentaires
Publicité